
Zihin bir tarladır, tarlaya ekilen elbet boy verir. Amasya’nın en büyük ailelerinden birine mensup Sabuncuoğlu Şerefeddin’in dedesi Sabuncuoğlu Hacı İlyas Çelebi ve babası Ali Çelebi Amasya Bimarhanesi’nin hekim başısı idiler. Şerefeddin’in de tıpkı babası, dedesi gibi tıbba sevdalanması kaçınılmazdı. Bu aşk ile çocukluğundan itibaren tıp eğitimine başlayan Şeredeffin’in okulu bugün kendi adını taşıyan ve müzeye çevrilen Amasya Bimarhanesi’ydi.
Farsça’da hasta anlamına gelen bimar kelimesinden türetilen bimarhane, bugünkü hastaneler ile eş değerdir. Ancak o dönemler hastaların tedavi edilmesinin yanı sıra eğitim de veriliyordu. Zira o dönemlerde eğitim ana kaynağından alınırdı. Suyu gözesinden içmek gibi… Daha bereketli, daha anlamlı ve daha saf…
Henüz 17 yaşında hekimlik yapmaya başlayan Sabuncuoğlu uzun ömrünün sonuna kadar hekimliğin zirvesine çıkacak adımları burada atmıştır. Deneysel hekimliğe büyük önem veren Sabuncuoğlu hayvanlar üzerinde pek çok deney yapmıştır. Ayrıca onu dönemindeki diğer hekimlerden ayıran en belirgin özellik hekimin diğer hekimlerin çekindiği cerrahiye büyük ilgi duymasıdır. O dönemlerde hasta ilaçla tedavi olmazsa hekimler ısrarla başka ilaçlar denerken Sabuncuoğlu sakatlık ve başka olasılıklara rağmen cerrahi operasyonlarla tedaviyi de uygulamıştır. Meme kanseri hakkında kaleme aldığı bir anlatıda hekim küçük tümörlerin erken dönemde çıkarılarak tedavi edilmesini salık vermiştir. Bu tavsiye bugün birebir uygulanmaktadır ve bu sayede vücudun geri kalanına yayılma ve büyümesini engeller.
Çağının çok ilerisinde bir algıya sahip olan Sabuncuoğlu’nun ameliyatta patojenin yayılmasını engellemek için özel dezenfekte edilmiş kıyafetler giyerdi ki bu sepsin’in (kan zehirlenmesi) bilincinde olduğunu gösterir. İlk kez aksiyal traksiyon tekniğini spinal ameliyatta uygulayan ilk hekim de odur, çocuklarda hidrosefalik drenajın öncüsü de…
Kaleme aldığı bir meme kanseri olgusunda küçük tümörlerin kanserin erken evrelerinde cerrahi olarak çıkarılmasını tedavi olarak önermiştir. Bu tedavi, tümörün vücudun geri kalanına yayılmamasını veya büyümemesini sağlar ve günümüzde kanser tedavisinde de yaygın bir uygulamadır.
Kendisinin geliştirdiği yılan zehrine karşı panzehirin işe yarayıp yaramadığını test etmek için önce bir horoz seçmişti. Tüm tüyleri yolunan horoz önceden doğada yakalanan son derece zehirli bir yılana ısırtılmıştı. Daha sonra panzehir horoza içirildi ve ilk gün Sabuncuoğlu tarafından dikkatle takip edildi. Sonraki gün hayvanın derisinde yeşile çalan bir yara gören Hekim yeniden panzehir uyguladı. Takip eden günde deride belirti kalmamıştı. Bunu yeterli görmeyen Hekim Sabuncuoğlu panzehiri denemek için delicesine bir yol seçti. Hazırladığı panzehiri içen Sabuncuoğlu zehirli bir yılana parmağını sokturdu. Ancak panzehirin etkisi ile hiçbir zarar görmediğini gözlemledi. Hekim bu ve daha bir çok deneyimi kaleme aldığı ve İlk Türkçe deneysel tıp eser olarak kabul gören Mücerrebnâme’de insanlığa miras olarak bırakmıştı.

Ayrıca eseri farklı kılan yönlerden biri de bir hekim Türk tıp tarihinde ilk kez kendi keşfi olan ilaçlar ve tedavi şekillerini kaleme almış olmasıdır. Eser öylesine eşsizdir ki Sabuncuoğlu deneylerin ve neticelerin yanı sıra ilaçların nasıl hazırlanacağını , nasıl uygulanması gerektiğini anlattıktan sonra ayrıca kendi deneyimlerinde ortaya çıkan etkileri de kendinden sonra adımlarını izleyecek hekimlere aktarmıştır.
Mücerrebname dışında iki eser daha yazmış olan hekimin diğer iki eseri Akrabadin Tercümesi ve Cerrahiyyeti’l-İlhaniyye isimlerini taşır.
Akrabadin Tercümesi, Fatih Sultan Mehmet hanın oğlu ve şehzadesi 2. Beyazıd’ın Amasya’da sancaktarlık yaptığı dönemde bizzat onun isteği üzerine Sabuncuoğlu tarafından yapılmış bir tercümedir. Ancak Hekim tercüme ile yetinmemiş kitabın sonuna tıbbın yeni bilgilerini de aktaran iki bölüm eklemiştir.
Cerrahiyyeti’l-İlhaniyye ise başlıbaşına bir başyapıttır. Bugün dahi hayranlık uyandıran eser Sabuncuoğlu Şerefeddinin neden büyük bir tıp alimi olduğunun izahı gibidir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yazılan ilk resimli cerrahi eserdir. Kayda geçen 3 nüshası bulunan eserin bugün biri Fatih Millet Kütüphanesi bir diğeri Paris Milli Kütüphanesinde koruma altındadır. Hekim eserini 3 bölümde tamamlamıştır . İlk bölümde 54 tedavi yöntemi 7 ameliyat aleti ve 4 kesi şekli anlatılırken uzuvlardaki hastalıkların dağlanması da öğretilmiştir. Eserin 2. Bölümü 58 tedavi yöntemini anlatırken 131 ameliyat aleti çizilmiştir. Bu bölümde hekim 10 kesi yöntemi daha kayda aldıktan sonra apselerin nasıl yarılacağını ardından nasıl dikileceği ve sonrasındaki tedavi işlemlerini anlatmıştır. Eserin son bölümü 24 farklı tedavi yöntemi ile başlar , 11 ameliyat aletinin tanıtılması ile devam eder ve kırık çıkık tedavisi hakkında detaylı bilgiler ile sonra erer. Hekim Sabuncuoğlu bu kitapta ameliyatın nasıl yapılacağını gösteren çizimler kullanarak cerrahinin ilerlemesini murad etmiştir.
Tüm bunların yanı sıra akıl hastalıklarının tedavisinde musuki ve su sesini kullanan öncü hekimlerden biridir. İşte koca çınar ahir ömrüne bunları sığdırırken kapısından içeri giren her hastanın derdini kendi derdi olarak görüp şifa aramıştır. 1468 yılında doğduğu şehirde aşıklar ve şehzadeler şehri Amasya’da vefat etmiştir.









