İbn-i Sina son nefesini vermesinin üzerinden bin yıl geçse de hala tüm insanlığa öğretmeye devam ediyor. Yaşadığı dönemde tıp alanında yaptığı çalışmalar ile insan bedeninin şifa bulması için aşılamaz yöntemler keşfeden İbni Sina, yüzyıllarca hem islam aleminde hem de Batıda en çok saygı duyulan bir bilim adamı olmuştur. Ben de ona bir hürmet göstergesi olarak kitabım Bir Doğal Tıp Hülyası’nın uzun bir bölümünü kendisine ayırmıştım. Ancak İbn-i Sina’yı kim ne kadar anlatırsa anlatsın yine eksik kalıyor. Gelin hep birlikte İbn-i Sina’nın ruh ve beslenme arasındaki bağa ilişkin bir tespiti ile beslenmenin önemini kavrayalım.
Hikaye o dur ki günlerden bir gün uzak diyarlarda köyde yaşayan bir genç, kendisini kurbanlık boğa olarak görmeye başlar. Bunun üzerine ailesi buldukları hekimlere ve hocalara başvururlar. Ne söylenirse harfiyen uyan aile bir türlü dertlerine deva bulamaz. Artık ümitleri bitmek üzere olan aileye bir gezgin İbn-i Sina’dan bahseder. Bunun üzerine uzun süren bir yolculuktan sonra İbn-i Sina’yı bulan aile durumu izah eder. İbn-i Sina ise “Siz şimdi bu gece handa yatın, yarın filan yerde bir kasap var. Ben de orada olacağım, oğlunuzu getirin.” der. Gece biter, yeni gün insanları selamlarken aile İbn-i Sina’nın dediği kasaba giderler. İbn-i Sina orada kasap olmuş ve elinde satırla et kesmektedir. Aile “Kasap efendi, bu çocuk kendini kurbanlık sanıyor, onu keser misin?” derler. Bunun üzerine İbn-i Sina gencin yanına gelip onun tüm uzuvlarını inceler. Aslında o muayene yapmaktadır. Gence der ki “Sen çok cılızsın, senden kurbanlık olmaz. Git bir ay iyice kendini besle, gel. Ben seni kurban kabul edeceğim.” Genç sevinir, aile şaşkın dönerler köylerine. O az yemek yiyen genç bol bol yemek yemeye başlar. Yedikçe bilinci açılır ve ruhu huzura erer. Bir ay sonra İbn-i Sina’nın yanına geldiklerinde genç kurbanlık bir boğa değil, filinta gibi bir delikanlıdır. İbn-i Sina gülerek “Kurban olmak fikrin devam ediyor mu?” diye sorar. Genç “Hayır, aklım yerine geldi.” der.
İbn-i Sina bu olayda gencin ruhsal dengesini bozan durumun az ve yetersiz beslenme olduğunu tespit etmiş ve tedaviyi düzenli beslenmede görmüştür. Bunu da hastanın reddetmeyeceği bir yöntem kullanarak bugünün asık suratlı kimi doktorlarına örnek olarak bırakmıştır.
İbn-i Sina’nın bize öğrettiği gibi beslenme hem bedenen hem ruhen hayatımızda çok önemli bir etkendir.