Benî Âdem a’zâ-yı yek dîgerend
Ki der-âferîneş zi-yek gevherend
Sadi Şirazi
Der Sadi Şirazi unutulmaz beyitlerinde. Yani insanlar bir bedenin organları gibidir. Aynı cevherden yaratılmışlardır.
Sadi Şirazi’nin bu yaklaşımı inancımızın temelinde de aynıdır. Adem as topraktan yaratılmıştır ve bu dünyada insanların hemen hemen yedikleri her şey dolaylı ya da direkt topraktan beslenir. Aklınıza denizden çıkartılan balıklar gelirse o balıkları yakalayan insan da o gücü toprakta yetişen ağaçlardan gemilerle, daha sonra da toprağın sinesinde gizli madenlerden üretilen gemilerle çıkartabilmiştir. Peki, ne demek istiyorum? Sözün özü, insanlar sadece kendileri değil, doğanın her ferdi ile direkt veya dolaylı bir bağ içindedir. Bu görünmez çember birbirimizi nasıl etkilediğimizin sırrıdır.
Hastalıkların kaynakları değişse de insanların mustarip oldukları irili ufaklı birçok hastalık, yeme alışkanlıkları ve kötü alışkanlıklar ile doğrudan alakalıdır. “Yemek yemenin hastalığı mı olur?” diye zihinde çağrışım yapsa da obezitenin kelime anlamına bakmak dahi bu sorunun cevabı olacaktır. Obetize, hastalık ölçüsüne varan şişmanlıktır.
2007 yılında yayımlanan bir araştırma neticesinde Dünya Sağlık Örgütü şu çarpıcı sonucu açıklamıştır:
Aşırı kilo ve obezite Avrupa’daki yetişkinlerde Tip 2 Diyabetin %80’inden, iskemik kalp hastalıklarının %35’inden ve hipertansiyonun %55’inden sorumludur ve her yıl 1 milyondan fazla ölüme neden olmaktadır. Hiçbir önlem alınmadığı takdirde ve obezite prevalansındaki artışın 1990’lardaki hızıyla devam ettiği düşünüldüğünde, Avrupa’da 2010 yılına kadar 150 milyon yetişkin, 15 milyon çocuk ve adolesanın obez olacağı tahmin edilmektedir.
Obezite eğilimi özellikle çocuklar ve adölesanlarda alarm verici düzeydedir. Çocukluk çağı obezitesindeki yıllık artış giderek büyümektedir. Bugün gelinen noktada çocukluk çağı obezitesi prevalansının 1970’lerdeki değerlerden 10 kat fazla olduğu bildirilmektedir.
ABD’de, CDC tarafından çocuklarda ve adölesanlarda obezite prevalansının NHANES çalışmasının değerlendirilmesi sonucunda 2003-2006 yıllarında 2-19 yaş grubu çocuklar ve adölesanların %16.3’ünün obez (>95.yüzdelik, 2000 yılı yaşa göre BKİ büyüme eğrilerine göre değerlendirildiğinde) olduğu bildirilmiştir.
Okul çağı çocuklarda her iki cinsiyette fazla kilolu olma prevalansı en yüksek olan ülkeler İspanya (6-9 yaşta %35) ve Portekiz (7-9 yaşta %32), en düşük olan ülkeler ise Slovakya (7-9 yaşta %15), Fransa (7-9 yaşta %18), İsviçre (6-9 yaş %18) ve İzlanda (9 yaşta %18)’dır. (Kaynak)
Sadece aşırı yemek yeme ve dengesiz beslenmenin neticesi bu denli korkutucu iken bizler Sadi Şirazi’nin deyimiyle “İnsanlar bir bedenin organları gibidir.” olamıyoruz? Bunun temel nedeni, basit konularda dahi bir araya gelemiyor olmamız ve farkındalığı arttıramıyor olmamızdır.
Peki, insanlığın sorunu yalnızca obezite mi? Daha önce belirttiğim üzere insanlar doğa ile bir bütündür. Doğaya verilen her zarar insanın doğrudan kendi geleceğine açtığı bir savaştır. Bunu kendi bindiği dalı kesen kişiye benzetebiliriz. Eğer bu çılgın ve pervasız tüketimi kendimiz durdurarak sağlıklı bir beslenme yöntemi belirlemez ve bununla beraber önleyici sağlık hizmetlerini arttırmazsak kaynaklarımızın insanlığı uçuruma götürdüğü açıktır. Bu sözlerle kast ettiğim ise kaynakların yetersizliği savını savunmak değil aksine bol ve yeterli olan bu kaynakların pervasızca tüketilmesine karşı bir çığlıktır.
Yeniden altını çizmek gerekir ki hastalıklarla mücadele, insanların hastalanması ile mümkün değildir. Asıl mücadele, insanların hastalığa maruz kalmamasıdır. Bu konuda Türkiye’nin en büyük beyin cerrahı ve en saygın bilim adamlarından biri olan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın’ın çıkışı çok önemlidir. Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, SAĞLIK HARCAMALARINA AYRILAN BÜTÇENİN BİNDE BİRİNİN DAHİ HASTALIKLARIN ÖNLENMESİNE harcanmadığını haykırmıştır.
Ben bir doğal tıp hekimi olarak doğanın sonsuz hazinelerinden hastalıklara karşı şifa kaynakları arıyorum ve bu yolda çok yol kat ettiğimi söylemeliyim. Ancak kendi yolculuğuma geri dönüp baktığımda ve bu yolda kat ettiğim mesafeyi göz önüne aldığımda, Doğal Tıp Dünyasının ilk sokağını dahi bitirebilmiş değilim. İnsanın yaratıldığı toprağın onu beslemek için yeterli olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak toprak bizleri sadece beslemez, bizi barındırır, giydirir ve hastalandığımızda bize şifa verecek bitkiler ve kaynaklar yetiştirir. Unutmayın ki sonunda dönüşümüz yine toprağa olacaktır.
Anadolu Erenlerinin feraseti Batı filozofları kadar kavranamasa da AŞIK VEYSEL’in kara toprağı sadık yarı ilan ettiği dizeleri anlayanlara çok şeyler anlatıyor olmalı!
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sâdık yârim kara topraktırNice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sâdık yârim kara topraktırKoyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sâdık yârim kara topraktırÂdem’den bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyva yedirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sâdık yârim kara topraktırKarnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sâdık yârim kara topraktırİşkence yaptıkça bana gülerdi
Aşık Veysel
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sadık yârim kara topraktır!
Sadi Şirazi’nin ölümsüz beyitlerine dönecek olursak beyitlerin devamında şunları söyler:
Çu uzvî be-derd âvered rûzgâr
Diger uzvhâ-râ ne-mâned karâr
To kez-mihnet-i dîgerân bî-gamî
Neşâyed ki nâmet nehend âdemî
Sadi Şirazi
Günün birinde vücuttaki organlardan biri ağrırsa öteki organlar da rahatsız olur.
Eğer sen başkalarının dertleriyle, acılarıyla mustarip olmuyorsan, insan adını almaya lâyık değilsin.