preloader
Edit Content
Click on the Edit Content button to edit/add the content.
Biruni’nin Kitâbü’s-Saydana Fi’t-Tıbb Eserinin Düşündürdükleri

Biruni’nin Kitâbü’s-Saydana Fi’t-Tıbb Eserinin Düşündürdükleri

Biruni’nin Kitâbü’s-Saydana Fi’t-Tıbb Eserinin Düşündürdükleri

Bugün taraflı tarafsız herkesin zihin dünyasında bilim ya da tıp dendiğinde batı ve onların laboratuvarları gelir. Bu aslında bizlerin zihnen de teslim alınmış olduğumuzun göstergesidir. Oysa tıbbın temellerini atanlar, birçok doğulu Müslüman âlimdir. Bu âlimlerden en bilineni İbn-i Sina’dır. İlk kitabım “Bir Doğal Tıp Hülyası”nda da anlattığım üzere İbn-i Sina’nın eserleri 400 yıldan fazla bir süre batıda temel tıp kitabı olarak okutulmuştur. Hatta El-Kanun fi’t-Tıb (Tıpta Kanun – Canon Medicinae), Avrupa tıp eğitimi alanında öyle temel bir eser olmuştur ki bu eseri okumayan ve ders almayan birinin doktorluk yapılmasına dahi izin verilmemiştir. Bu eser 1200’lü yıllarda Latince ve İbranice’ye tercüme edilmiştir. Fransa Montpellier Üniversitesi kayıtlarına göre 1600’lü yılların ortasına kadar temel tıp ders kitabı Hatta El-Kanun fi’t-Tıb’tır.

El-Kanun fi’t-Tıb eserini özel yapan ise İbn-i Sina’nın 760 ilacın tarifleri ile beraber hangi hastalıkların tedavisinde kullanılacağını yazmış olmasıyla birlikte daha da ileri giderek farmakope olarak kayda geçirdiği ilaçların dozlarını, formüllerini ve kullanım şekillerini de yazmış olmasıdır. El-Kanun fi’t-Tıb, tarihin ilk farmakopesi olarak kabul edilir. Ayrıca eserde enfeksiyon hastalıkların bulaşıcılığı ve bulaşıcılığa karşı karantina fikri ilk kez yazılmıştır. Tıbbi deneyler yapan İbn-i Sina kanıt bazlı tıbbın ve deneysel tıbbın da öncüsüdür. Bu konularda birçok örneği eserinde kaleme almıştır.

İbn-i Sina’ya göre hem sağlığın hem de hastalığın sebepleri belirlenmeden, bilinmeden sağlığın eski hâline döndürülmesi, iyileştirilmesi mümkün değildir. Yani İbn-i Sina, hastalıkları kategorize ederken hastalıkların sirayet ettiği vücudun ve bireyin durumunu göz önüne alarak tedavi yöntemleri geliştirmiştir. Bugün modern tıpta her hastaya aynı ilacın reçetelenmesinden çok farklı bir tedavi yöntemine sahiptir. Ayrıca günümüzden 1000 yıl önce İbn-i Sina, insanın yaşadığı iklim ve çevrenin sağlığa etkilerini derinlemesine ele almıştır.

İbn-i Sina büyük bir tıp âlimidir ancak en az onun kadar kıymetli bir bilim adamı olan Biruni, İbn-i Sina ile aynı dönemlerde yaşamasına rağmen pek tanınmaz. Onun yaşadığı dönemde idareciler ilimle meşgul olmak isteyenlere büyük önem verirlerdi. Bugünün aksine okumak ve ilim talebesi olmak için birilerini tanımanız ya da paranızın olması gerekmiyordu. Eğer bir yeteneğiniz var ise bu keşfedilip önünüz sonuna kadar açılıyordu. Küçük yaşlarda zekâsı ve ilme yatkınlığı fark edilen Biruni, devrin yöneticileri tarafından Harzemşah Krallığı sarayına çağırıldı ve o dönemim saraydaki en büyük hocalarından ders aldı. Eğitimini tamamladıktan sonra astronomi alanında çalışan Biruni’nin bu alanda bugün dahi aşılması zor olan çıkarsamalarını kaleme aldığında yaşı sadece 17 idi. İlerleyen yıllarda ünü tüm ülkeye yayılan Biruni, ay ve ay tutulması alanında muhteşem gözlemler yapmış ve bu gözlemleri kayda geçirmiştir. 1030 yılında kaleme aldığı El-Kanun el-Mesudi kitabı bugüne kadar yazılmış en önemli astronomi eserlerinin ilk beşinde yer alır ki o dönemin teknolojisi göz önüne alındığında belki de en önemli eserini yazmıştır. İslam âlimleri sadece bir alanda uzmanlaşmazlar. Bir alanda en iyi olmak isterler ancak birçok alanda araştırma yapmak ve okumak onların adetlerindendir. Biruni de astronomi alanında bir dev olmakla beraber Tahdid Nihayetü’l-Emakin kitabında coğrafya ve jeoloji alanlarında öyle bilgiler kaleme almıştır ki döneminin çok ötesindedir.

Ancak Biruni bununla yetinmemiştir. İnsanlığa olan borcunu ödemek ve ilminin zekâtını vermek istercesine 80 yaşında Kitâbü’s-Saydana Fi’tTıbb’ı kaleme almıştır. Bu eser bir tıp kitabıdır ve başlı başına bir şaheserdir. Eserinde birçok bitkisel ilacın tarifi ve kullanım şekli oldukça detaylı anlatılırken aynı zamanda hayvansal ve madeni ilaçların da tariflerine özel bir yer ayırmıştır. Biruni yüzyıllar sonrasını öngörürcesine kitabında sadece tek dile yer vermemiş Arapça, Farsça, Türkçe, Hintçe, Yunanca ve Latince ilaç isimlerine yer vermiştir. Ayrıca tarif edilen ilaçların hangi hastalığa nasıl şifa vereceğini de ilmek ilmek dokumuştur. Yakın dönemde çevirisi yapılan eser aynı zamanda dil bilgisi açısından da bir cevherdir. Kullanılan birçok kelime unutulduğundan araştırmaya yönlendirmiş ve kültürümüze bu kelimeler yeniden kazandırılmıştır. Bununla yetinmeyen Biruni tedavide kullanılacak ilaçların terkiplerini ve karışımlarını hazırlanırken kullanılacak ölçü ve sıralamayı da yazmayı ihmal etmemiştir. Kitabında eczacılığın ilk ve önemli örnekleri verilirken ardıllarına bir örnek getirmiştir Biruni. Kitabında verdiği ilaçların başka dillerdeki karşılıklarını da mutlaka yazmıştır. Dahası bazı maddelerin farklı kültürlerde ne için ve hangi amaçlarla kullanıldığını kayda geçirerek belki de sonradan keşfedilen birçok doğal ilaca da öncülük etmiştir. Sadece bunları tasavvur etmek bile bir heyetin yıllarca çalışmasını gerektirecek kalitede bir eser yazdığını gösterir. Ancak daha da önemlisi Biruni bir doktor değilken böylesine kusursuz bir eseri 80 yaşında kaleme almıştır. Adı geçen eseri de bir düz yazı şeklinde değil bir sözlük şeklinde kaleme almıştır.

Biruni’nin 80 yaşında böyle bir eser kaleme alması, bir doğal tıp uzmanı olarak bana gösteriyor ki Biruni doğal tıbba çok önem veriyordu. Astronomi alanında bir dev olan Biruni insanlığa miras olarak doğal tıp tedavilerinin öncüsü olacak ilaç reçeteleri bıraktı ise bunun bir anlamı olmalıdır. Bugün astronomi ile uzayı fethe çıkan batının bizleri sağlık alanında ardı kesilmeyen reçetelere mahkum edeceğini Biruni öngörmüş müdür bilemem. Ancak insanlığın ortak mirasında özel bir yere sahip olan Biruni, bir doğal tıp uzmanı olarak şifanın doğada ve doğal tıp terapilerinde gizli olduğunu yeniden öğretti. Biruni’ye rahmet dilerken ömrüm vefa ettikçe doğal tıp terapileri ile şifa vesilesi olmaya azmetmeme vesile olduğu için ona özel bir minnet duyuyorum.

İbn-i Sina’dan bir alıntı yaparak makaleme son vermek istiyorum.

Organların tamamı ya da her biri sağlıklı olduklarında kemallerini bulma noktasında birbirlerini takviye ederler ya da o kimsenin yaşamının düzenli bir şekilde sürebilmesi için tek başına üzerine düşen görevi yerine getirirler. Her bir organ ve oluşturdukları terkip göz önüne alındığında bu gayet açık olan bir husustur. Böylece sağlıklı iken organların birbirinin işlevini engellemediği ortaya çıkar. Ayrıca insanın akletme, samimi niyette bulunma, bozucu güçlere karşı koyma ya da emrine verilmiş güçleri kullanma gibi kendisine mahsus fiilleri yerine getirmesini sağlayan şey bu tür şeylere ancak üstün gelme ve karşı koyma hususiyetleri taşıması halinde güç yetirebilir.

İbn-i Sina’nın “Mutluluk ve İnsan Nefsinin Cevher Olduğuna İlişkin 10 Delil” adlı eserinin 55. sayfasından alıntıdır.

Kaynaklar: Tümer, Günay (1992). “Bîrûnî”, İslâm Ansiklopedisi, c. 6, İstanbul.

Wassenberg 29.09.2022

Doğal Tıp Uzmanı / E. Hülya GİEBEL